Haberler

Bosch Türkiye’den Gökhan Tunçdöken ile Yaptığımız Röportaj

Konumunda Otomotiv sektörünün ilk ve tek dergisi olan Electric & Hybrid Cars, gerçekleştirmiş olduğu röportajlar ile gündemdeki konulara ışık tutmaya devam ediyor. Bugünlerde hakkında fazlasıyla konuştuğumuz bir çok konuyu, 2015 yılı Ocak sayımızda  Bosch Mobilite Çözümleri İlk Donanım Satış Direktörü sayın Gökhan Tunçdöken’e sorma şansımız olmuştu.

Sadece 2 yıl önce konuştuğumuz birçok konunun bugün gerçekliğe kavuşuyor olması, bu röportajı tekrar okumamız için bir sebep sayılabilir. Keyifli okumalar dileriz.

bosch_röp1

Berkan Bayram:
İstatistiklere göre İstanbul’daki bir otomobil sürücüsünün yılda 32.520 kez dur-kalk yaptığı ortaya çıktı. Bu durum, çevreye verdiği zararın yanında, otomobil için de ciddi problemlere sebep olabiliyor. Bosch’un bu alanda yaptığı çalışmalar nelerdir?

Gökhan Tunçdöken:
Bosch olarak ‘Yaşam için teknoloji’ mottomuz gereği attığımız her adımda çevreyi, enerji verimliliğini göz önünde bulunduruyoruz. Mottomuza bağlı kalarak, sadece motorların değil, genel anlamda trafiğin verimliliğini artırmak istiyoruz. Ancak bunu başarabilirsek, kendimizi gerçek anlamda geleceğin mobilite çözümleri tedarikçisi olarak görebileceğiz.

Ar-Ge bütçemizin yarısına yakınını çevreci ürünler için kullanıyoruz. Elektromobilite alanındaki projelerimize her yıl yaklaşık 400 milyon Euro bütçe ayırıyoruz. Bu nedenle de nasıl bir sistem geliştirirsek geliştirelim ‘yaşam için teknoloji’ bizim yol göstericimiz. Örneğin; start-stop teknolojisini bir adım daha ileriye götüren teknolojimizle, gaza basılmadığı zaman debriyajı otomatik açarak araç hızının alışılmışın dışında düşmemesini ve araç yokuş aşağı giderken motorun kendiliğinden kapanmasını sağlayarak yakıt tüketimini azaltıyoruz. Diğer bir örnek ise bu yıl seri üretimine başladığımız yoğun trafik destek sistemi. Bu sistem akıllı bir sürüşün yanı sıra sürücüye konfor da sağlıyor. 0-60 km hızda giderken sürücüden kontrolü tek tuşla alan sistem sayesinde sürücüler sıkıcı trafik sırasında başka işlerle meşgul olabilecekler.

1-GS-21205-e

BB:
Bugün kullandığımız otomobillerin altyapısında, birçok noktasında Bosch’un gizli imzası olduğunu biliyoruz. Bu teknolojiler nelerdir? Başlıklar halinde, bizi bekleyen yeni otomobil teknolojileri nelerdir?

GK:
Bosch olarak aslında, dikkatimizi sadece kaputun altında yer alan teknolojiye değil; aynı zamanda Paris ve Pekin’de olduğu gibi tek ve çift plakalı günler şeklinde bir sisteme oturtulan, Londra’da olduğu gibi saatte 19 kilometre ile ilerleyen veya Mumbai’de olduğu gibi saatte şaşırtıcı bir şekilde beş kilometre ile ilerleyen karayolu trafiğine de veriyoruz. En azından büyük şehirlerde kişisel mobiliteyi yeniden düşünmemiz ve motosikletleri, trenleri ve otobüsleri kapsayan bir multimodel konsepte doğru ilerlememiz gerekiyor. İşte tam da bu nedenle Bosch olarak motor kaputunun ötesine bakıyoruz. Yaşadığımız değişimi iki cümlede özetlemek gerekirse;

  • Biz bir sistem tedarikçisiyiz ve bu durum daha şimdiden fren ve enjeksiyon sistemlerinden çok daha fazlasını kapsıyor.
  • Biz ağa bağlı otomobiller, farklı ulaşım yöntemleri ve altyapıya yönelik çözümler başta olmak üzere bir bütün olarak mobilite için sistemler üretiyoruz.

Bu önemli değişim nedeniyle sektörümüzün adını Otomotiv Teknolojisi yerine Mobilite Çözümleri olarak kullanmaya karar verdik. Bu yeni isim aslında her şeyi anlatıyor. Size üç geliştirme alanımızdan bahsetmek istiyorum:

  • İlk olarak, insanların ne gibi beklentileri olursa olsun, elektromobilite geliyor. Bu, altyapının yaygınlaşmasının yanı sıra teknoloji alanında elde edilen ilerleme ile yansıtılıyor. 2020 yılı itibarıyla batarya maliyetlerini yarıya indirmek istiyoruz; o zamana kadar, 2013 yılının neredeyse on katı olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaklaşık üç milyon şarj noktası kurulmuş olacak. Bu, pazara önümüzdeki on yıl içerisinde büyüme için yeterli bir alan sağlıyor. 2025 yılı itibarıyla tüm yeni araçların yüzde 15-20’si elektrikli güç aktarım organlarına sahip olacak. Bu aynı zamanda, önümüzdeki on yıl içerisinde içten yanmalı motorun etkin mobilite için bir dayanak olarak kalmaya devam edeceği anlamına da geliyor. Özellikle dizel motorlarda yakıt tüketimini yüzde 10 daha düşürebileceğimizden ve benzinli motorlarda ise en fazla yüzde 20 düşürebileceğimizden emin olduğumuzdan, bu dayanağı geliştirmeye devam edeceğiz. Özellikle güç aktarım organlarının hibridizasyonu söz konusu olduğunda, Bosch’un geniş bir uzmanlığı var ve bu uzmanlık, pek çok çözümün ortaya çıkmasını sağlıyor. On adedi premium plug-in hibrit araçlar için olmak üzere, sürüşü elektriklendirmek için 30 projeyi daha şimdiden tamamladık. Orta ölçekli segmentte, ekonomik bir giriş seviyesi hibrit üzerinde çalışıyoruz; burada, büyük ölçekli üretim hacmi için proje almış durumdayız. Bosch, alternatif güç aktarım sistemini bir başarı hikayesine dönüştürme konusunda deneyime sahiptir. Dizelde bunu yaptık ve elektrikli güç aktarım organlarında da bunu başarmak istiyoruz.
  • İkinci olarak, daha şimdiden hızlı bir şekilde büyüyen sürücü destek sistemleri pazarı aracılığıyla otonom sürüş geliyor. Bosch’un bu pazardaki satışları, her yıl üçte bir oranında artış gösteriyor. Radar ve video sensörleri satışlarımız, 2014 yılında olduğu gibi 2015 yılında bir kez daha iki kat arttı. Radar sensörlerinde dünya lideriyiz. Geçtiğimiz yıl ilk kez tamamı sürücü destek sistemleri için olmak üzere 50 milyondan fazla sensör sattık. Ancak gelişme burada son bulmuyor; bu sene, uzaktan kontrol ile park etme, trafik sıkışıklıkları, kaçış manevrası ve karşı yönden gelen trafiğe doğru hatalı dönüşü engelleyen bir dizi yeni sürücü destek sistemlerinin üretimine başlıyoruz. 2020 yılı itibarıyla otobanlarda otomatik sürüş için bir otoyol pilotu üretmek istiyoruz. Bosch’ta yaklaşık 2000 geliştirmeci bu fonksiyonlar üzerine çalışıyor, bu 2 yıl öncesine göre 700 kişilik bir artış demek. ZF Lenksysteme‘i satın almamız, beklentilerimizi bir kez daha arttırdı. Bosch teknolojisi, geleceğin otomobillerin sadece bağımsız bir şekilde hızlanmasını veya fren yapmasını değil, aynı zamanda direksiyonu kumanda etmesini de sağlayacak.
  • Üçüncü olarak ağa bağlı sürüş, daha şimdiden pilot projesi aşamasının ötesinde bir ilerleme kaydetti. 2014 sonu itibarıyla ECU verilerinin ve sürüş profillerinin toplanması ve iletilmesi ve ardından önleyici bakım için randevu oluşturulması veya daha az yakıtın nasıl kullanılabileceği ile ilgili ipuçları için bunların kullanılmasıyla Bosch, sadece bu işlevler için yaklaşık 200.000 aracı birbirine bağladı. Bu şekilde, kiralama ve sigorta şirketlerinin araç filolarını yönetmesine yardımcı oluyoruz ve ayrıca kendi mobilite portalımız Drivelog üzerinden sürücülere destekleyici hizmetler sunuyoruz. Buna ek olarak, şehir içi ulaşım için tamamen yeni çözümler geliştiriyoruz. Başlangıç noktalarından bir tanesi, ESP gibi sistemlerde kullanmakta olduğumuz mikromekanik sensörler. Bunları web tabanlı hale getiriyoruz ve park yerlerine göze çarpmayacak şekilde yerleştiriyoruz.

1-BBM-21371

BB:
Otonom sürüş hakkında bilgi verebilir misiniz? Nedir otonom sürüş? Ne gibi faydaları vardır? 2030 yıllarında otomobilde fiilen bir kullanıcının olmayacağını düşünürsek – özellikle sigorta firmaları ve kanun yapıcıların ortaya çıkabilecek sorunlar karşısında ne gibi roller üstlenmesi beklenmektedir?

GK:
Otonom sürüş, kara yolu trafiğini daha etkin ve daha güvenli bir hale getiriyor. Bugün meydana gelen on kazadan dokuzunun ana nedeni olan insan hatalarını ortadan kaldırıyor. Sürücü destek sistemleri, dur-kal giden trafikte sürücüyü rahatlatıyor, bir başka değişle sürüşün hiç eğlenceli olmadığı trafikte sürücülerin üzerindeki yükü alıyor. Ve otomatik pilotlu otomobil ise tamamen yeni bir sürüş deneyimi sunuyor, adeta hareket halindeyken eviniz haline geliyor.

Kısmi otonom sürüşten yüksek derecede otonom sürüşe geçiş, hem teknolojik hem de yasal açıdan büyük bir adım olacak. Sürücü, yolcu olacak. Bu da köklü değişikliklerin meydana geleceği anlamına geliyor. Araç mimarisi bir yana, sürücülerin ve araçların birbirleriyle iletişime geçme yollarında önemli değişimler görüyoruz. Yüksek derecede otonom araçlar da bir sunucuya bağlı olacak. Sadece derin sistem uzmanlığına sahip olan üreticiler ve tedarikçiler bu alanda ilerleme kaydetmede başarılı olacak.

Otonom sürüşün teşkil ettiği önemli teknik zorlukların büyük bir kısmı, önümüzdeki on yılın sonu itibarıyla çözülmüş olacak. Bosch teknolojisini kullanan araçlar 2020 yılı itibarıyla otobana giriş ve çıkış arasındaki tüm yolu kendileri gidebilecekler. Bununla birlikte bu durum, yasal çerçevenin teknolojik gelişmelerin hızına yetişmesine bağlı. Halihazırda, sürücülerin her zaman için araçlarının kontrolünü sağlamaları gerektiğini belirten 1968 tarihli Viyana Karayolu Trafik Sözleşmesi ile getirilen bir yasal kısıtlama var. Bir başka ifadeyle, yüksek derecede otonom sürüşe şu anda izin verilmiyor. Yine de Almanya’yı ve diğer pek çok ülkeyi bağlayan yönetmeliklerde yakın zamanda değişikliklerin meydana gelebileceği yönünde işaretler var. Bu senaryolardan bir tanesi, sürücünün istediği zaman engel olabildiği veya devre dışı bırakabildiği sürece otonom sürüşe izin verilmesini içerebilir.

 

BB:
Nesnelerin İnterneti (IoT) kavramında Otomobilin yeri nerededir, loT sürüş kalitesini nasıl etkileyecek?

GK:
Nesnelerin interneti günümüzde teknolojinin dönüşümünü gerçekleştiren bir özellik. Bosch olarak, tüm dünyada 45 bin 700 Ar-Ge çalışanımız var ve bu çalışanların 15 bini yazılım mühendisi. 3.000’den fazla mühendis sadece nesnelerin internetiyle ilgileniyor ve bu sayı önümüzdeki dönemde daha da artacak. Otomotiv sektörüne baktığımızda, ister otonom sürüşten bahsedelim ister araç içi konfor ve güvenlik sistemlerinden, nesnelerin interneti sektörün her alanında geleceğe yön verecek.

Bosch, bugün akıllı cihazlar, yazılım platformları, servisler ve ayrıca uygulamalar olmak üzere Nesnelerin İnternetinin (IoT) üç seviyesinin tamamında faaliyet gösteren tek şirket konumunda bulunuyor. Eksiksiz çözümler oluşturmak için araç içi bileşenleri, sistemleri ve alt sistemleri birbirine bağlarken, diğer yandan da aracı, araç dışı IT sistemlerine ve hizmetlerine de bağlıyoruz. Bosch Grubu, şehir içi ulaşım için tamamen yeni çözümler geliştiriyor.

Nesnelerin interneti (IoT) ile bir yandan da yeni iş fırsatları yaratmaya devam ediyoruz. Mikromekanik sensörler aracılığıyla nesnelerden veri toplayarak ve ardından akıllı yazılımların yardımıyla bu verilere dayanan servisler oluşturan teknolojiler üzerinde çalışıyoruz. Bosch bugün, otomotiv ve tüketici elektroniklerine yönelik mikromekanik sensörlerin dünyadaki en büyük üreticisi konumunda… 2014’te 1,3 milyar adet sensör üreten Bosch, 2015’te 1,6 milyar adet sensör üretmeyi planlıyor. Sensör konusunda inovasyonlarımız devam ediyor.

1-BBM-21368

BB:
Apple, Google gibi küresel markaların kendi otomobillerini ve otomobil teknolojilerini üretmek gibi bir hedefleri var. Bosch bu markalar ile işbirliği yapıyor mu? Bosch teknoloji paylaşımı hakkında neler düşünüyor?

GK:
Bosch açısından Google, değerli bir müşteridir. Google’a aralarında elektrikli motor ve güç elektroniği başta olmak üzere elektrikli güç aktarım mekanizması sisteminin önemli parçalarını ve ayrıca uzun menzilli radar sensörleri ve elektrikli direksiyon (ZFLS) sağlama fırsatını elde etmekten mutluluk duyuyoruz. Elektrikli motorlar ve güç elektroniği, sürücü destek sistemleri ve sensörleri konusundaki sistem uzmanlığımızı kullanarak bağımsız bir araç geliştirme hedefinde Google’ı desteklemek üzere üretimi onaylanmış ürünleri sağlamak Bosch için büyük önem arz etmektedir.

 

BB:
Yayınladığımız Electric&Hybrid Cars dergisi olarak misyonumuz düşük CO2 salınımı ile ulaşımın sürdürülebilir ve uygulanabilir olduğunu anlatabilmek, yeni modellerin ve teknolojilerin tanıtımlarını okurlarımız ile paylaşabilmektir. Bosch Elektrikli Ulaşım hakkında geçmişte neler yaptı, ileriye dönük olarak neler yapmayı hedefliyor?

GK:
2025 yılı itibarıyla tüm yeni araçların yüzde 15’i elektrikli güç aktarım organlarına sahip olacağı öngörülüyor. Bosch, alternatif güç aktarım sistemini bir başarı hikayesine dönüştürme konusunda deneyime sahiptir. Dizelde bunu yaptık, elektrikli güç aktarım organlarında da bunu başarmak istiyoruz.

Örneğin; elektrikli ulaşım alanında bisiklet üreticisi Cannondale ile birlikte elektrikli bisikleti geliştirdik. Bisikletin motoru 250 watt gücünde, motorun çıkabileceği en yüksek güç ise 350 watt. Motor gücünü 36-volt lithium-ion bataryadan alıyor. Bu batarya 288 Watt-saat elektrik üretebiliyor ve 500 defaya kadar sorunsuz şarj edilebiliyor. E-Bike, Avrupa’nın en başarılı elektrikli aracı olmayı başardı.

1-UBK-20832

BB:
Otomotiv alanındaki firmalar, gelişen yeni ihtiyaçlar, yeni teknolojiler karşısında her gün yeni bir ürün ortaya koyma zorunluluğunu hissediyorlar. Bosch bu alanda AR-GE çalışmalarını nasıl destekliyor?

GK:
Bosch olarak daima ‘Yaşam için teknoloji’ diyoruz. Bunun bir kanıtı olarak geçen yıl global ciromuzun yüzde %10’unu Ar-Ge yatırımlarına ayırdık. Bizim en büyük gücümüz, dünya çapındaki Ar-Ge ordumuz. Tüm dünyada 45 bin 700 Ar-Ge çalışanımız var ve bu çalışanların 15 bini yazılım mühendisi. Nitekim geçtiğimiz yıl Grubumuz, öz sermayesinden 5 milyar Euro’luk payı Ar-Ge’ye ayırdı ve toplam 4.600 patent başvurusunda bulundu.

Verdiğiniz bilgiler için Teşekkür ederiz.

[divide style=”2″]>>> Röportaj :
ISBAK AŞ Genel Müdürü Muhammed Alyürük

>>> Röportaj :
Berkan Bayram‘ın Enerji Panorama Dergisine (TENVA) verdiği Röportaj

>>> Röportaj :
Berkan Bayram‘ın EMO Dergisine (Elektrik Mühendisleri Odası) verdiği Röportaj

Bir yanıt yazın