GenelHaberlerMakalelerManşet

Türkiye acilen ‘Sıfır Emisyon’ hedefini ortaya koymalı!

‘… ormanlık alan yok oldu’,
‘… afet ilan edildi’,
‘… yangın felaketi’,
‘… şiddetli yağışlar can aldı’ …

Türkiye Ekektrikli Otoda Yol Hairtası

Şu an her kıtada meydan gelen yangın, sel ve aşırı sıcaklar insan hayatını tehdit eden, ölümlere sebep olan, ekonomiyi derinden etkileyen seviye ulaşmış durumda. Değişen iklim şartları kendini çok daha fazla hissedilir hale getirdi. 2017 yılında yaşan tüm bu felaketler yaklaşık 400milyar doları bulan maddi kayba neden oldu. Bu rakam neredeyse ortalama gelişmekte olan bir ülkenin gayri safi milli hasılasına eşdeğer. Artık her yeni yıl rekor sıcaklıkları kaydettiğimiz yıllar olmaya başladı.

Bu tür küresel felaketler bireysel çabalarımızın çok üstünde önlemler alınmasını gerektiriyor. Devlet politikalarının bu felaketlerin önüne geçebilecek ve azaltabilecek kararlar almaya başlaması gerekiyor. Uluslar arası, ulusal ve yerel düzeyde cesur politikacılara, liderlere, vizyoner şirketlere ve bağımsız medyaya ihtiyacımız var. Her felaket sonrası ihtiyatlı yaklaşımlar önlem alınmasını geciktiren en birincil sorun. Halkın, sorunları ortaya koyan, çözümleri daha basitlik düzeyinde ele alan, çıkarların ötesinde gelecek nesilleri gözeten her çabayı gönülden destekleyeceği aşikardır.

Yıllardır ülkemize özgü bir tabir olan ‘7 farklı bölgesinde 4 mevsimi yaşayan‘ ülke olma statüsü, bölgelerde yaşanan beklenmedik hava şartları sebebiyle birbirine karışmış durumda. Aslında hangi bölgede şu an, hangi mevsimin olduğunu bilirdik. Ama artık tahmin dahi edemiyoruz. Anlık değişen hava şartları her kesimden halkı etkiliyor. Beklenmeyen tarihlerde yağan aşırı yağmurlar, beklendiği tarihte görünmeyen güneşin yüzü tarım sektörünü ciddi anlamda zarara uğratıyor. Hava şartlarına bağlı olarak yaşanan anlık değişimler elektrik kullanımını en yüksek seviyeye çıkartabiliyor, enerji sektörünü zor durumda bırakıyor.

Geçtiğimiz yıl hem ülkemiz için hem de dünya için felaketler yılıydı. 2018 yılının da geçtiğimiz yıldan geri kalır bir tarafı olmadığını gördük. Galiba 2019 yılının da bu yılı aratmayacağını şimdiden söylemek yanlış olmaz. Peki bu acı gerçekler karşısında halen seyirci mi olacağız? Proaktif önlemlerin alınma zamanı gelmişti ama artık daha planlı programlı olarak, 2030’lu yılları hedefleyen acil eylem planlarının yapılma zamanıdır.

DEB yolu

– Düşük Emisyon Bölgeleri oluşturulmalı!
Büyükşehirlerin nüfusu her geçen gün artıyor. Şehirleşme oranı dünyada arttığı gibi ülkemizde de ciddi oranlara ulaşmış durumda. Bu şehirleşme hızı, yöneticilerin karar alma hızından daha yüksek olunca, ortaya alt yapı sorunlarından, ulaşıma kadar çok fazla çözümsüz sorunların, kar topu gibi büyüyerek artmasına sebep oluyor. Yukarıda bahsettiğim cesur politikacıların uygulamaya alabileceği en basit yöntemlerden birisi, şehir içi düşük emisyon bölgeleri oluşturmaktır. Bu yöntem ile, elektrikli araçların son tüketiciyle daha çabuk bulaşması sağlanacak, gürültü, hava kirliliği ve gereksiz fosil yakıt tüketimi bir nebze önlenebilecektir.

– Enerji altyapısı güçlü, Elektrikli Ulaşıma geçilmeli!
Elektrikli ulaşımda Şarj ve Elektrikli araç ayrılmaz bir ikilidir. Geçmişte, teknolojik sebeplerden de dolayı şarjlama genelde yavaş yapılmak durumundaydı. Ama tüketici tarafında elektrikli aracın cazip olabilmesi ancak şarj süresinin kısalığı ile doğru orantılıdır. Bu durumda, Hızlı Şarj ve bir süre uygulanan tak-çıkar batarya değiştirme yöntemi devreye girmelidir. Hızlı şarjın yaygınlaşması ciddi bir şebeke alt yapısının oluşturulması gerektiğini de ortaya koyuyor. Bu durumda enerji dağıtım firmalarının orta-uzun vadeli çözüm olarak ‘Dağıtık Elektrik Enerjisi Üretim’ tesisleri oluşturmaları şarttır. Bu tesislerinde özellikle yenilenebilir enerji kaynakları ile desteklenmesi (Fotovoltaik paneller, Rüzgar türbinleri, Doğalgaz yakıtlı yakıt hücreleri, yedekleme jeneratörleri…gibi) enerji tarafında oluşacak emisyon oranlarını da düşürecektir.

Graphic1

– Dünyayı sonra değiştiririz, önce kendimize bir bakalım.
Örneğin toplu ulaşımda dönüşümü bir an önce gerçekleştirelim. Otobüs ve minibüs hatları; Sabit hat, tercihli esnek güzergah, belirli duraklama yerleri ve taşıma kapasiteleri ile Elektrikli toplu taşımacılık için en uygun şartlardır. Toplu taşıma sistemi bir an önce elektrikliye dönüştürülmelidir.

Artık zamanla yarışıyoruz.
Firmalarımız ve devletimiz yatırım planlarını bu gerçeği göz önüne alarak uygulamalı, artı katma değerli inovasyona dayalı üretim modeline geçmek zorundayız. Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek ‘Türkiye 2040 Sıfır Emisyon‘ acil eylem planı hazırlamalı ve devreye almalıdır.

Unutmayalım ki;
ilkokula bugün başlayan çocuklar, üniversite sıralarına oturduklarında kullanacakları otomobil, elektrikli olacak. Elektriği ise fosil yakıtlardan değil, Güneş ve Rüzgardan elde edecekler.
* Onlara, derecelerle uğraşmayacakları bir dünya bırakabiliriz.

 

[divide style=”3″]

Berkan Bayram
linkedin-logo

Bir yanıt yazın