Otonom sürüşte yaşanan kazalar önlenebilir mi?
24 Nisan 2021 / Berkan Bayram
Çağımız gereği teknoloji geliştikçe karşımıza bazı etik sorunları da çıkabiliyor ve bunlarla yüzleşmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Özellikle otomotiv sektörünün tüketici tarafında daha fazla yenilikçi uygulamaları hayata geçirme hevesi ve güvenlik sorunlarını mümkün olduğunca azaltma hedefi kabul edilebilir bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Otonom sürüş teknolojisi de, temelinde kaza riskini ve kaza sayısını azaltmayı hedefliyor. Unutmayalım ki tüm istatiksel sonuçlar, kazaların büyük oranda sürücü hatası ile meydana geldiğini göstermektedir. Bu yüzden otonom sürüş teknolojisi aslında yapay zekanın en son çıkan endüstriyel uygulamalarından biridir.

Kritik sorular /
- Araç otomatik pilottayken nasıl bu şekilde kaza yapılıyor?
- Sürücü kaza ihtimaline karşı sesli ve görsel uyarı almıyor mu?
- Otopilot bu kadar güvenli ise kazalar nasıl yaşanıyor?
- Sürücü koltuğunda kimsenin olmadan sürüş nasıl yapılır?
Tüm bu ve benzeri sorulara cevap vermeden önce teknolojinin ne olduğunu anlatmamız gerekiyor: Sürücüsüz araçlar, otonom sürüş teknolojisi veya araçların kendi kendine sürmesi gibi farklı tanımlar yapabiliriz. Ben genel olarak otonom sürüş teknolojisi tanımını kullanıyorum. İlave olarak belirtmeliyim ki, Tesla’nın kullandığı ‘otopilot’ tabiri bir pazarlama veya bir marka adıdır. Özünde otonom sürüştür.
Peki otonom sürüş nedir?
Araçların (otomobili, otobüs veya kamyon… temelinde aynı sisteme bağlanır) temel bileşenleri sensörlerde birleşir. Sensör, kamera, radar, GPS, lidar teknolojilerinin tamamı otonom sürüşün bileşenleridir. Sensörlerden gelen verilerin okunması ve pozisyon alınması, yol durumunun tanımlanması, planlanması ve kontrol edilmesi gerçek zamanlı olarak milisaniyelerde gerçekleşir. Bu anlık veriler, gps, radar, lazer, kamera verileri ile birleştirilerek, yayalar, diğer araçlar, yol çizgileri ve trafik ışıklarının tanımlanması ve sonrasında öğrenilmesi gerçekleşir. Bu öğrenme süreci algoritmaları, arka planda sürekli çalışarak aracın yol ve hava şartlarına göre hız ve sürüş modunu belirler. Araçta bulunan bu temel bileşenler, aracın belirli mesafede (önünde, yanında, arkasında ve kısmen üzerinde) neler olduğunu belirleyerek – tanımlar ve olası tehlikeleri uygun manevralar uygulayarak (yavaşlayarak, durarak, şerit değiştirerek…) atlatmasını sağlar. Sürücüden bağımsız olarak yapılan bu manevralar sırasında ayrıca olası etkilerde (anlık manevrada diğer araçları durumu) hesaplanabilir. Ve kaçınılmaz bir kaza riski ortaya çıkmışsa, kontrollü bir şekilde korunma sağlanır.

Otopilot’u açmanız yeterli!!
Elbette bu tanımlama aracın sahip olduğu teknoloji seviyesine göre değişkenlik gösterir. Bu yüzden araçların kontrol edilebilir seviyelerine göre kademeler ortaya çıkmıştır:
Seviye 1: Sürücü asistanı: Araç kontrolü tamamen sürücüdedir. Hızlanma, yavaşlama, hız sabitleyici ve otomatik vites geçişleri gibi uygulamalar, araç tarafından takip ve kısmi kontrol edilebilir.
Seviye 2: Kısmi otomasyon: Hızlanma, yavaşlama, otoyolda şerit hizalama ve kısa süreli direksiyon kontrolü, araç tarafından idare edilebilir. Sürücü denetimi bırakmaz.
Seviye 3: Koşullu otomasyon: Araç özel koşullar altında çevre kontrolünü sağlar, kritik güvenlik adımlarını yerine getirebilir, karar alabilir ama sürücü son karar için yerinde olmalıdır.
Seviye 4: Yüksek otomasyon: Belirli sürüş durumlarında araç tümüyle otonomdur. Direksiyon kontrolünü, hızlanma ve yavaşlama, yol takibi, sinyal verme, kontrollü şerit değiştirme gibi eylemleri devralabilir.
Seviye 5: Tam otomasyon: Araç her koşulda tümüyle kendi kendini kullanabilir.
Unutulmamalıdır ki, tüm otonom sürüş seviyelerinde sürücü mutlak suretle sürücü koltuğunda bulunmak zorundadır. Şu anda yaygın olarak kullanılan teknoloji, seviye 2 ve seviye 3 arasındaki otonom sürüştür.
Yani araç adaptif cruise control (ACC) modunda iken;
- sürüş esnasında hızlanma ve yavaşlamayı,
- çarpışma riskinde acil frenleme yapmayı,
- şerit dışına çıkma durumunda araç kontrolüne müdahele ederek aracı şerit içerisine almayı,
- sürücü tarafından sinyal verilmeden, aracın kendisinin sollama yapabilmeyi (sınırlı araç modelinde geçerli)
- sürücünün yorgunluğunu sürekli takip etmeyi ve bu sayede aralıklarla yüksek ses ile, emniyet kemerini sarması ile veya direksiyonu titreştirmesi ile sürücüyü uyarabilmeyi,
- belirli sürenin geçmesi durumunda direksiyon kontrolünü mutlaka sürücünün ele alması gibi, tüm uyarı ve kontrolleri, araç kendi başına yapabilmektedir.
Bazı markaların üzerinde çalıştığı ama henüz yaygın olarak otomobil markalarında kullanılmaya başlanmayan otonom sürüş teknolojisi ise 4ncü seviye olarak düşünülebilir. Bu seviyelerin yaygın olarak otomobillerde kullanılabilmesi için, 4-5 milyon kilometre gibi test sürüşlerine ihtiyacı vardır. Ayrıca regülasyonların da 4ncü ve 5nci seviye otonom sürüşe izin verecek şekilde tekrardan ele alınması gerekmektedir. Şu halde, yaygın olarak kullanılan teknoloji 2 ve 3 aralığında ise, otonom sürüş olarak adlandırılan araçlarda yaşanan kazaların sebebi nelerdir?

Öncelikle bu kazalar yaşanabilir ve yaşanmaya devam edebilir. Çünkü malesef, otonom sürüş teknolojisini ne kadar iyileştirsekte, insan faktörü her zaman etkendir. Örneğin vaktiyle otomobil sürücüsü, emniyet kemeri takmadığında çıkan uyarı sesini önlemek için, kemer tokasının yuvasına parça takardı. Hatta böyle aparatlar satılırdı. Bugün ise, direksiyona belirli süre içerisinde müdahele etmediğinizde çıkan uyarıyı önlemek için, direksiyon üzerine ağırlık konulmakta ve araç bilgisayarı ellerin sürekli direksiyon üzerinde olduğunu zannetmektedir. Her ne kadar araç sürüşünü bu şekilde yapmaya devam edebilmekte olsa da, bu sürüş ancak tanımlanmış, yani uygun şartlar altında devam edebilecektir. Ama sadece 4ncü ve 5nci seviye otonom sürüş teknolojisi kapsamına giren kompleks senaryolar karşısında araç çaresiz kalacaktır. Bu durumda kabahatli olan, araç ve araç üreticisi değildir.
Tesla’nın son ölümlü kazasında maalesef araç sürücüsü benzer bir uygulama yaparak, aracın sürekli uyarı sesi çıkartmasını ve bir süre sonra da yavaşlayarak durmasını önlemiştir. Kaza sonrası polisin sürücü koltuğunda kimsenin olmadığını belirtmesinin sebebi de budur. Daha önce gördüğümüz benzer videolarda, sürücü koltuğunda kimsenin olmadığı halde dahi aracın sürülüyor olması durumu, maalesef bu yöntem ile mümkün olabilmekte, otomobil bilgisayarı da bu şekilde aldatılabilmektedir.
Peki ek güvenlik önlemleri alınabilir mi? Örneğin; sürücü koltuğunun ağırlık sensörüne sahip olması, böylece emniyet kemeri takılmış olsa dahi koltukta kimsenin oturmadığının algılanabilmesi. Veya direksiyon üzerinde sürücüyü takip eden kızılötesi sensör kullanılarak, gerçek bir sürücünün olup olmadığının kontrolü…
Malesef ki, aklımıza gelebilecek tüm güvenlik tedbirleri insanoğlu tarafından çiğnenmeye müsait olabilmektedir. Bu yüzden, araç ne kadar da otonom sürüş teknolojisine sahip olsa da, tüm uyarı sistemlerini aldatabilen insanoğlu nedeniyle, aslında olmaması gereken kazalar gerçekleşebilmektedir.

Diğer taraftan teknoloji de hata yapabilir, daha doğrusu sensör verilerini doğru analiz edemeyebilir veya daha önce hiç karşılaşmadığı olağanüstü bir senaryo karşısında cevapsız kalabilir. Örneğin belirli çizgiler ile bölünmüş bir yolda son derece güvenli hareket eden araç, şerit çizgilerinin bittiği noktada anlık olarak tepkisiz kalabilmekte ve kısa bir kontrol kaybı sonrası sürücüyü ‘kontrolü ele alması’ için uyarabilir. Veya bir kavşağa yaklaşan aracımız kavşaktan geçmekte olan açık renkli kamyon kasasından yansıyan güneş ışığından anlık körlük yaşayabilir ve önünde herhangi bir araç olmadığını tahmin ederek, kavşakta kazaya sebebiyet verebilir.
Bahsettiğim bu örnekler maalesef yaşanmış hikayelerdir. Gerçek şu ki, bu tür tahmin edilmesi zor senaryoların her biri yaşandığında, bir üst seviye güvenlik yazılımı programlanacak ve gerçek anlamda daha güvenli bir trafikten söz edebileceğiz. Unutmayalım ki, yapılan çalışmalarda sürücünün algı ve tepki verme süresi ortalama 1,5 saniye iken, geliştirilen otonom sürüşe sahip araçta bu süre ortalama 0,8 saniyedir. Daha da iyileştirilmektedir. Yani şu an için insanoğlunun akıllı bir yapıdan daha hızlı karar verip harekete geçmesi mümkün değildir.
Bu yüzden yapmamız gereken tek şey, insan için geliştirilen teknolojinin önünde durmamak, engellememek ve güvenlik tanımlamalarının tümüne harfiyen uymaktır.
Enerjiniz bol olsun,
Berkan Bayram
DİĞER YAZILAR
Yeni otomobil almayı planlayanlar, Elektrikliye nasıl yönlendirilir?
Kovid-19 salgını “elektrikli ulaşım” tercihini hızlandıracak