‘Diesel is back’ -mi acaba?!
Elektrikli otomobiller hakkında yazıp çizdiğim için, genelde dışarıdan ‘dizel düşmanı‘ yakıştırması geliyor. Aslında öyle değil. Belki yaptığımız yayınlar için doğru tanımlama ‘teknoloji fanatikliği‘ olabilir. Daha 2008 yılında, solar panellerden elektrik üretimi ve elektrikli motosiklet şarj istasyonu ile ilgili projelere kafa yormaya başladığımızda, bugünleri göreceğimizi biliyordum. Çünkü 2012 yılına geldiğimizde Türkiye’nin ilk lüks spor hibrid otomobili olan Fisker Karma ile İstanbul yollarında test sürüşü yaptığımda, günlük yaşantımızda kullandığımız otomobillerin teknolojik farklılık olarak ciddi anlamda çağ dışı kaldığını fark etmiştim.
Konu dizel düşmanlığı değil, konu; Yeni Teknolojilerdi.
Evet, o tarihlerde bu konuları konuşan bizden başka kimse yoktu. Yaygın medya veya web sitelerinin reklam getirisi olmadığı için, maddi kaygılar nedeniyle göz ardı ettikleri Elektrikli Ulaşım konusunun bugün prim yapıyor olması beraberinde belki ‘felsefik’ düşünceleri getirebilir. Ne olursa olsun, neticede geldiğimiz noktada Elektrikli araçları daha çok konuşur hale geldik. Gün geçmiyor ki Tesla veya Elon Musk ile ilgili bir haberi ekranlarda görmeyelim. Bilişim, iletişim, teknoloji web sitelerinden tutun da, en çılgın dizel otomobil savunucusu dinazor dergilere kadar… Ama yine konunun magazin tarafındayız, yine katma değere sahip olmayan, insanları harekete geçirmeyen içi boş haberler peşindeyiz.
Yani konu, yine bu değil!
Avrupa’lının, Amerikalı’nın üretip kullandığı teknolojinin bizim ülkemizde son ürün olarak karşımıza çıkmasıdır konu. Dışarıda teknoloji devrimi yaşanıyor ve biz yine buna seyirci kalıyoruz. 10 yıl önce yapılan öngörüler, ileriye dönük tahminler bize bu teknolojik devrimin yaklaşmakta olduğunu gösteriyordu. 10 yıldır bunu anlatıyoruz o zaman neredeydiniz diye sormuyorum, çünkü geçti. İşte o devrim artık geldi, kapımıza dayandı.
Ve bugün halen biz, ‘Diesel is back’ mi diyoruz?!
Teknoloji üreten ve ürettiği bu teknolojiler ile otomotiv sektörünü yönlendiren şirketler, devletlerin yasalar ile ortaya koyacağı sınırlamaları beklemeden kendilerini kamu yararını gözetecek şekilde üretim yapmaya zorlamalıdırlar. Buna en güzel örnek, dizel skandalı ile gündeme gelen otomobillerdeki CO2 emisyon salımının, beyan edilenden aslında çok daha yüksek çıkması değil mi? Sonuçta devletlerin baskıları sonucu otomobil üreticileri bir anda emisyon düşürücü motor teknolojilerine yöneldiler.
Yani yasal sınırlar içerisinde olduğunu sandığımız egzos gazı oranları, aslında hem yasal değildi hem de yalandı. Yasal olmayan ve yalan olan ürüne karşı Avrupa’lı tüketicinin de tavrı çok net oldu elbette. Bu yıl ilk kez dizel otomobil satışları son 10 yılın en düşük seviyesine geriledi. Artık tüketici dizel otomobil almıyor, alsa da zaten kullanamıyor çünkü şehir merkezlerine giremiyor.
Bu konuda da yerel yönetimlerin önünü açan Alman Federal Mahkemesinin son aldığı karar oldu. Yerel yönetimler, eğer çevre sağlığını tehdit eden ulaştırma araçlarından kaynaklanan bir durum olduğunu görürlerse, bu konuda yasal sınırlama alma hakkına sahip oldular. Buyrun size aslında ‘modern trafik düzenlemesi‘. Umarım yöneticiler bu fırsatın farkına varabilirler.
Nasıl mı?
İsterseniz buna çevresel kaygı deyin, ister dizel düşmanlığı. Gün sonunda şehir merkezlerindeki yoğun trafik sıkışıklığını, bir miktar aracın sınırlandırılması ile dolaylı olarak önleyebilirsiniz. Hepimiz bu sınırlamanın dizel araçların çevreyi kirletmesi olarak bilelim,sorun değil. Neticede hem trafik rahatlamış olur hem de sağlımız korunur.
Bir yandan çevre, sağlık, hava kalitesi derken, diğer taraftan bunları bozan etkenlerin sebebiyiz. Gerçek şu ki; fosil yakıtın yanması ile gerçekleşen ulaşım yöntemlerinde kullanılan araçların hepsi, arkasında yüksek karbon salımı bırakacaktır. Bu yüksek karbon oranı insan sağlığına tehdittir. Devletler bu tehdit karşısında astronomik sağlık harcamaları ile karşı karşıya kalmamak için yasalar çıkartır. Otomobil üreticileri de bu yasalar çerçevesinde üretim planlarını yaparlar çünkü tüketici tarafında görünür olmak zorundadırlar.
Böylece kimi markalarda dizel otomobil üretimine son verir. Buna son örnek de Fiat grubu ve Volvo‘dan gelmişti. Artık sadece dizel motorlu araç üretmeyecekler. Bu kararın bize yansıması da ağır oldu. İzmir’de bu marka-model için üretim yapan fabrika, işten çıkarma kararı aldı. Çünkü satışı olmayacak olan bir otomobil için üretim de yapılamazdı. İşte, güçlü yan sanayimizi bekleyen en güncel tehdit budur. Risklere karşı hazırlıklı olmalıyız cümlesi, kağıt üzerinde yazan bir analiz sonucu değildir. Ve o risklere sebep olacak gelişmeleri takip etmek, önlem almak hızlı konum değiştirmek şarttır. Örneğin, bugün üretilen otomotiv ürünlerinin hangilerinin yarın hayatımızda olmayacağını, bir ‘kahin‘ olarak şimdiden söyleyebilirim;
- Analog gösterge paneli, HeadUpDisplay (HUD), Manuel vites, Debriyaj pedalı, yan aynalar, kapı kolları, dashboardda kontrol düğmeleri…
Kısacası, sadece sağlık, çevre ve tüketici boyutu ile tartıştığımız dizel otomobil yüzünden, şimdi bir de istihdam sorunu doğmuştu. Bu sorunların fırsata çevrilme zamanı çoktan geldi. Tüm raporların, görüşlerin, genel kanının doğrultusunda bitmeye yüz tutmuş bir sektörü savunarak bu fırsatı yakalayamayız.
Ne kadar teknolojik yeniklere sahne olsa da, dizel otomobillerin daralan pazar payları ve sınırlama kararları ile mecburi bir sona doğru gittiğini görmek zorundayız. Bundan sonraki adımları dizel hibrid olarak karşımıza çıkacaktır. Ağır vasıta araçlarında kullanımı biraz daha yaygınlaşabilir ama, otomobil pazarında dizel devri bitmiştir.
#dizel #bosch #teknoloji #DieselisDead
[divide style=”3″]
Berkan Bayram yazıları;
>>> HİBRİD OTOMOBİL NEDİR, NASIL ÇALIŞIR?
>>> ALMANYA PİL YATIRIMI YAPIYOR, BİZ DİZEL MOTOR YATIRIMI!
>>> TESLA NASIL İTHAL EDİLİR, ADIM ADIM ANLATTIK.
[divide style=”3″]